İnsanı ateş değil, kendi gafleti yakar;
Herkeste kusur görür, kendisine kör bakar.
Neye nasıl bakarsan, o da sana öyle bakar.
Mevlana Celaleddin-i Rumi
Mevlana'nın bu sözünü okuduğumda bu fotoğraf geldi aklıma. Gerçi kedinin gözleri benim telefonumun flaşına kurban gitmişti ama ortaya da biraz gerçeküstü bir sonuç çıktı. Uğraşsan olmaz diyelim, acemiliğimizi bağışlayalım.
Mevlana'nın sözünün anlamı aşağıdaki kedi hikayesiyle açıklanamayacak kadar derin...
Bilen bilir, İran kedileri pek zekalarıyla meşhur değillerdir, hatta denebilir ki güzellik ve zeka ters orantısı teorisinde sarışınlar kadar onların da payı vardır. Bana herkes güzel o ayrı.
Fotoğraftaki yavruyla tanışmamız koşar adım işe giderken yoluma çıkmasıyla oldu... Öyde bakıyor, zaten modelin kendisi bundan ibaret, öyle bakar bunlar; ki güzel olduğ için başka bir şey yapmasına gerek kalmamış tarihinde karnını doyurmak ve baş köşelere kurulmak için. Aldım kucağıma, daha da küçüktü bu halinden, gerisin geri eve doğru yürümeye başladım, dedim biri bunu sokağa bırakmış ve bunun sokakta yaşama süresi bir gündüzü geçmez.
Eve doğru yürürken aklıma geldi, ben buna nasıl bakarım, daha önceki kedi sahipliğimdeki deneyimlerim aklıma geldi ve beş dakika süren alayım almayayım muhakemesinden sonra dualarla bırakmaya karar verdim. Bıraktım ve oradan uzaklaşmaya başladım. Ama oradan uzaklaşan her adımımla duyduğm pişmanlık da arttı, ne var ki geri dönmedim.
Takip eden akşamüstülerde ve sabahlarda o bölgede bakınarak ve tekrar karşıma çıkması için dualar ederek ve kedinin başına gelmiş olabileceklerle ilgili kötü ihtimalleri düşünerek aradım yavruyu. Bir hafta on gün kadar sonra artık umudumu yitirmişken, bu pencerenin kenarında uyuklarken gördüm onu. Bir de o var; öyle bakmadıkları zamanlarda öyle uyuklarlar. Duyduğm sevinci anlatamam. Anlaşılan o ki, bu yavru besbelli yaşadığı o evin pencere pervazından, uyuklarken ya da bakınırken, ki arada onun için bir fark olduğunu sanmıyorum, düşmüş ve düştüğünü de unutarak hayatını yerde sürdürmeye başlamış. Çünkü ben gördüğümde öyle yeri yabancılamış bir hali de yoktu. Carpe diem!
Velhasıl pek sevindim. Şimdi her sabah ve akşam oradan geçerken bakıyorum, oradaysa 'psst!' diyorum o da uyukluyor ya da bakıyor ya da kuyruğunu on derecelik bir açıyla sallıyor. Aramızda bir iletişim var, sanki.
Yani, hazretin dediği gibi, dünyaya iyi gözlerle bakarsak dünya da bize iyi gözlerle bakar. İstikrar da önemli tabii. Bir kere baktım, o bana ters baktı deyip bırakmamak lazım.
Ciao!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yazın